Ko niversitesi

Aladağlar, Eznevit Güneydoğu Yüzü

Etkinlik Tarihi: 13-18 Ocak, 2015

Ekip Lideri: Sönmez Erkaya

Etkinlik Sorumluları: Deniz Urut, Nursen Yılmaz

Katılanlar: Sönmez Erkaya, Deniz Urut, Nursen Yılmaz, Sait Çakmak, Gürkan Mert Mercanoğlu, Ahmet Burak Ural Yusuf Çakmak, Reşat Dişbudak, Tuğrul Paçacı,

Kullanılan Malzemeler: Kamp malzemeleri, klasik yürüyüş malzemeleri, kask, kazma, krampon, tırmanış malzemeleri

Hava Durumu: Zirve günü bulutlu, diğer günler güneşli ve açık, geceleri hafif kar yağışlı

12 Ocak

Her ne kadar etkinliğin başlangıcı 13 Ocak olsa da bizim için heyecanı bir gün önceden başladı. Biletlerin alımı esnasında oluşan ufak bir yanlış anlaşılma sebebiyle 12 Ocak gecesi “Burak bileti yanlış almışız, çabuk hazırlan faaliyet şimdi başlıyor” temalı bir telefon konuşmasının ardından bir yandan endişeli bir yandan da heyecanlı olarak apar topar eşyalarımı hazırlamaya koyuldum. Lakin daha sonra kahraman etkinlik sorumlularımız(!) durumu hemen düzeltip etkinliği rayına oturtmayı başardılar; 13’ünde yola çıkıyorduk. Hüzün ve rahatlama karışımı bir duyguyla olaysız dağıldık.

13 Ocak

Sabah 6’da İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalkacak olan uçağımız için sabah saat 3.30’da Maslak’tan servise binmem konusunda faaliyet sorumlusu arkadaşlarımla anlaştık. Anlaştık anlaşmasına fakat bendeki “Daha önce ne zaman vaktinde gittik ki?” düşüncesi beni tembelliğe itiyordu. Bendeki aksi şansla arkadaşlarım tam gereken saatte buluşma noktasına vardılar ve beni birazcık(!) beklemek durumunda kaldılar. Zincirlikuyu ve Kartal’dan ekibin 4 üyesini daha alıp havaalanı yoluna koyulduk. Havaalanında 2 üyemizle daha buluştuktan sonra check-in yapmak için kontuarlara gittik. Burada uçağa satılan fazla biletlerden dolayı zor durumda kalan ve bizi yaklaşık olarak 50 dakika kontuarda oyalayan havayolu şirketiyle hararetli bir münakaşa süreci yaşadık. Başta bizi daha geç saatteki bir uçağa almak isteyemelerine rağmen 50 dakikanın sonunda bize “uçağınız kalkıyor farkında mısınız?” demelerinin üzerine telaşla uçağa doğru koşturduk. Yolculuk rahat ve sorunsuzdu, planlanan zamanda Adana Havalimanı’na ulaştık. Havalimanı yakınlarında oturduğumuz kafede sabah kahvaltımızı börek ve çorba ile yaparken bize Hatay’dan otobüsle gelen Gürkan ve uçağı bizimkinden sonra varan Rüstem Ağabey ile de buluşup ekibi tamamladık. Son üyelerin de dahil olmasıyla taksilerle otogara, Niğde’ye giden bir servise binmek üzere yola çıktık. Servis şoförlerinden biriyle fiyat konusunda anlaştıktan sonra Niğde, Çamardı Köyü’ne doğru yollandık. Yolculuğumuz devam ederken bizi öncelikle Aladağların ihtişamlı görüntüsü karşıladı. Çamardı Köyü’ne vardığımızda önce bir marketten erzak alışverişimizi, yemek gruplarına ayrılarak büyük bir saldırganlıkla yaptık. Havada uçuşan çikolatalar ve “abi daha fazla makarna alalım, yeriz biz onu” çığlıkları eşliğinde alışverişimizi tamamladıktan sonra köy içinde bulunan bir restorana gittik. Gözde Lahmacun Pide Kebap Salonu’nda(yanılmıyorsam ismi buydu) hayatımın en büyük pidelerinden birine en az fiyatlardan birini verdiğimi hatırlıyorum. Yemeklerimizi yedikten sonra ilk olarak önceden anlaşmış olduğumuz bir dükkândan ocak ve kartuş alıp akabinde dağ evine yerleşmek için yolumuza devam ettik.

20150113_164226

Açıkçası ben bir dağ evinin bu kadar keyifli olacağını hayal edemezdim. İçindeki sıcak ev ortamı bir yana, karşınızda bütün heybetiyle duran Demirkazık’a karşı oturmanın keyfi bambaşka oluyordu. Hele Güneş’in battığı saatlerde kızıla bürünen bu dağdan gözlerimizi almamız mümkün görünmüyordu. Bu evin bir diğer güzelliği ise ev sahibimiz Serdar Abi’nin muhteşem yemeklerydi. Şömine karşısında kitaplar okunup, filmler izlendikten sonra ilk günümüzü sonlandırdık.

14 Ocak

GOPR5257

İkinci gün sabah erkenden uyanıp kahvaltımızı ettikten sonra traktörle yaklaşık olarak 1 saat süren sarsıntılı bir yolculuğun ardından Sarı Mehmetler Yaylası’na ulaştık. Buradan sırtımızda kamp yükleriyle 4,5 saatlik, bol bol fotoğraf çektiğimiz keyifli bir yürüyüşün ardından kamp alanımız olan Vali Konağı’na vardık.

2015-01-14 13.03.42

Emli Ormanı’nın içinde, ağaçların arasında kamp kurabileceğimiz düzgün bir alan bulduktan sonra vakit kaybetmeden çadırlarımızı kurmaya başladık. Daha önce birçok kamp tecrübem olmasına karşın karlı bir alanda ilk defa çadır kuracağım için de ayrı bir heyecanlıydım. Çadırlarımızı kurmamız yaklaşık yarım saatimizi aldı (Tuğrul Abi hariç, o bir saatten aşağı uğraşmamıştır).

IMG_20150116_121334

Birkaç arkadaşımız Sönmez hoca liderliğinde, yol boyunca ayak izlerini gördüğümüz ancak kendisini göremediğimiz ekibe bir “Merhaba” demek ve bölgenin tadına varmak için Kocadölek’e kadar gittiler. Onlar da dönünce nihayet herkes yemeklerini yapmaya başladı. Tabii ki ilk öğünümüz tahmin edileceği üzere çorba ve makarnaydı. Çorbayı yaparken alışık olmadığımız bir ocak kullanmanın verdiği amatörlükle çorbayı devirdik. Herkesin ağlamaklı gözlerinin önünde dökülen bir tencere çorbanın üzerine hüzünlü bir makarna yiyip, sabah 2’de uyanmak üzere çadırlarımıza, tulumlarımıza dağıldık.

(Burak)

15 Ocak

Eznevit zirvesi, ikinci zirve faaliyetim olacaktı. Daha önce Kasım ayında geldiğim aynı zirvede  özellikle 3000 m üzerinde zorlanmıştım. Oksijen yetersizliği nedeniyle, yüksek irtifada istemsiz olarak her 10 adımda bir en az 1 dakika nefes nefese kalmıştım. O nedenle benim için bu faaliyet bu zorluğu aşıp aşamayacağımı görmek için önemli bir dönüm noktası olacaktı. Saat Gece 2’de kalkılacağı için akşam 7-8 gibi çadırlara geçtik ancak neredeyse hiç uyuyamadım.  Çadırda uyku tulumlarının birbirine değerek birbirimizi ısıtmamız gerekiyordu ancak tulumların arasında şişe sularımız olduğu için, şişe sularının soğukluğundan tulumun içinde çadıra doğru genelde kaçtım. Çadır partnerimi de dönüp durduğum için uyutmadım sanırım. Kusura bakma Reşat…

Bir ara saate bakayım dediğimde saatin 1:50 olduğunu gördüm; alarm çalmadan uyandım. Bütün sular donduğu için bir termos’a ve bir diğer şişeye kar suyundan sıcak su yapıp yanıma aldım. Sonradan şişedeki su, zirve yolunda donacaktı. Genelde enerji verecek gıdalar ve  yedek olarak bir adet ara katman aldım yanıma. Sonrasında yemek çadırımıza geçtim. Sönmez Hoca ve Nursen sağolsun kamp boyunca yemek yaptılar. Ellerine sağlık. Kahvaltı’da sucuklu yumurtamızı ve diğer kahvaltılıklarımızı yedikten sonra saat dört buçuk gibi zirve ekibi çıkışa hazırdı. Çoğumuz Kramponlarımızı da takmıştı.

Gece ne rüzgar vardı ne de kar yağmıştı. O yüzden ne kadar soğuk da olsa rüzgar olmadığından üşütmüyordu Aladağ’ların havası.

Başladık zirve yürüyüşüne. Daha önceki çıkışımın aksine, bu sefer dizlerimize kadar kara giriyorduk ve S çizerek çıkmıyorduk.

(Tuğrul)

2015-01-15 07.02.37

Yolun bir kısmını lokal-santral tekniğini kullanarak, diğer kısmını da ” Gürkan yapar ” tekniğini kullanarak gittik. Hava açıktı, kafa lambamızı kapatsak bile ay ışığında önümüzü görebiliyorduk. Güneş doğduğunda güneyden bulutların geldiğini görüp havanın bulutlu, sisli ve birazda karlı olacağı tahmininde bulunup yola lokal-santral yöntemiyle devam ettik. Anlam veremediğim şekilde kendime hep önde iz açarken buluyordum. Artık kaçınılmaz bir şekilde zirveye kadar iz açıcı görevini üstlenmiştim. Hocamız yavaş gitmemi, hızlı gidersem aklimatize olamayacağımı söylüyordu her defasında. Her söylediğinde dikkate alsamda bir yerden sonra tekrar hızlanıyordum. Tabi rotayı da bilmiyordum. Arkamda kim varsa rotayı ondan öğrenip tırmanışa devam ediyordum. Bir yerde yanlış anlamış olacağım ki 50 metre kadar rotayı saptırdım ve geri dönüp tekrar doğru rotaan gitmek zorunda kaldım. Bu rota sapmasından sonra artık arkamda Sönmez Hocamız vardı. Artık sıkıştığımda arkama dönüyordum. Ama gittiğimiz rotada çığ riski büyüktü, çığ riski büyüdükçe de hocayla aramızdaki mesafe de büyüyordu. Ben rotayı öğrenmekte ısrar ederken, hocamızda çığ mesafesini korumakta ısrar ediyordu. Ama yine de bağırarak anlaşıyorduk. Arkamı dönüyordum, sağdan sağdan veya soldan soldan gibi cevaplarla rotada ilerliyorduk. Yaklaşık 3100 metrelerdeydik ve büyük bir çığ sesiyle beraber, karın bir çizgi halinde kesilmesini ve karın üstünün biraz döküldüğünü gördüm. Bayağı ürkmüştüm. Arkama baktığımda sadece hocamızı görebiliyordum. Ama biraz uzaktaydı ve aramızda şöyle bir diyalog geçti.

– Hocaaam!

– ?? (tam duyuramadım)

– Hocaaaam

Hocamız yine rotayı sorduğumu sanıp şöyle cevap verdi:

– Sağdan sağğdan!

Hocamızla iletişimimiz had safhadaydı. Ben de pek önemsemeyip ilerlemeye devam ettim. Daha sonra 3250 metrelerde iken hocamız mola vermemi söyledi. Ben de mola için durdum. 15 dakikaya kadar bütün ekip toplanmıştık. Yola çıkmadan Hocamız Enzevit rotasını anlattıktan sonra yola devam ettik. Enzevit, etrafındaki benzer yükseklikteki diğer yükseltiler nedeniyle bulunması zor bir zirveydi. Rotayı anlatmasına rağmen hala arkamı dönüp Enzevit’ i soruyordum. 3500 metrelerdeydik, artık Enzevit’ e çok yakındık. Ama hocamız benim tam aklimatize olamadığımı düşünüp benim 100-150 metre kadar irtifa kaybedip tekrar yavaş bir şekilde çıkmamı istedi. Hazır bunu yapmışken de henüz aklimitize olamamış, daha geriden gelen bir arkadaşımızın çantasını da aldım ve tekrar tırmanışa geçerken bir kaçımız bir çığ sesi daha duyduk ama pek önemsemeyip devam ettik. Artık zirveye 15-20 metre vardı. Hocamız arkasını dönüp ” Mert, zirve senindir! ” deyip yolladı. Saat 14.30 ‘da zirvedeydik.

20150115_143418

Zirve için yola çıkan herkesin zirve yapması büyük ödüldü. Böylelikle bu senenin Eznevit’e yapılan ilk kış çıkışını gerçekleştirmiş olduk. KUDAK flamamızı açarak birkaç fotoğraf çekindik ancak Zirve defterini ne yazık ki karlar altında kaldığı için tüm aramalarımıza rağmen bulamadık. Çoğumuz zirveden küçük bir taş aldı ve böylelikle inişe geçmiş bulunduk.

2015-01-15 14.55.59

Nursen hariç hepimizin baş ağrısı vardı. Nursen inene kadar annemizi aratmadı, gerek suyunu, sıcak çayını paylaşıp küçük sandiviçler hazırlamasıyla gerekse “Hadi çocuklar, devam!” deyip motive etmesiyle. Aşağılara indikçe baş ağrımız geçiyordu. 3000′ lerde küçük bir mola verip tek tek ayrıldık.

Kimimiz kayarak kimimiz koşar gibi bir an önce inmeye çalıştık. Ancak inişi böylesine keyifli  yapan şeylerden biri ise çok hafif bir karın başlamış olması ve indiğimiz kulvarın yanındaki kayalara günün son ışıklarının vurmasıyla pembe-kızıl tonlarında, havanın kararmasıyla kendini giderek siyaha bırakan bir renk cümbüşü oluşmasıydı. İnerken vadinin karşı tarafında dağdan inen başka dağcıların da kafa lambarını gördük. Bu dağcılar muhtemelen bizim önceki gün izlerini görüp kendilerini göremediğimiz dağcılardı. Ben saat 17.30 ‘da kamp alanındaydım. Zirve grubunun inişte dağılması sebebiyle en son gelenimizin kamp alanına varması 18.30’u bulmuştu. Zaman kaybetmeden yemek olayına girdik. Bizim yemek grubunun zaman kaybetmemesi gerekiyordu. Saat 21.00 sularında hala makarna karıştırıyorduk. O sırada çaylarını yudumlamakta olan diğer çadır grubundan bir ses.

-Bulgur isteyen var mı ?

Hocamız bize acımış olacak ki ellerinde ne varsa bizim çadırımızı göndermişti. 22.30 gibi bizim makarnamız da hazırdı aslında. Daha sonra her çadırdan bir horlama sesi gelecek şekilde uyumaya geçtik (bizim çadırdaki bendim).

(Gürkan Mert)

16 Ocak

Önceki günkü uzun yürüyüşün beklenilenden yorucu olması sebebiyle bugüne planlanan zirveyi yapmamaya oy birliğiyle karar verildiğinden belli bir uyanma saatimiz yoktu. Dolayısıyla herkes oldukça tembel davranıp kendine uzun birer uyku çekti. Kahvaltımızı ettikten sonra kamp alanında bol bol fotoğraf çekerek, kitap okuyarak epey bir keyifli vakit geçirdik.

20150116_115019

Akşamüzerine doğru çadırlarımızı toplayıp traktörün bizi alacağı yer olan Emli Vadisi’ne doğru yürüyüşümüze başladık. 2.5 saatlik bir yürüyüşün ardından hala vaktimizin olduğuna karar veren liderimiz gelişim grubuna dry tooling eğitimi verme kararı aldı. Uygun bir nokta bulduktan sonra burada ortalama bir saat süren bir eğitim yapıldı. Deniz, Nursen ve Sait’in çıkışlarını ve inişlerini izlerken Deniz’in tırmandığı gibi malzemelerini toplayarak inmek zorunda kalışını, Nursen’in istasyon kuracak yeri bulamayıp kayada sağlam bir baba bulup buradan ipi geçirerek inişini ve Sait’in ip emniyetinden çıkıp yere varmaya yakın serbest düşüşünü izlemek bizi biraz korkutmuştu.

20150116_15214320150116_151318_HDR

 

 

 

20150116_155102_HDR

Biz tırmanmayanlar da eğitim esnasında gelen telefonun ardından çamura saplanmış traktörü kurtarmak için yola koyulduk. Uzun ve yorucu uğraşlar sonucunda Serdar Abi traktör ile hepimizi almış ve sağ salim dönüş yoluna koyulmuştu. Dağ evinin sıcaklığına geri döndüğümüzde herkesin aklında “acaba duş alacak sıcak su var mıdır?” sorusu vardı. Çoğumuza yetecek kadar suyun olması bizi sevindirdi. Yemekler yenilip, kitaplar okunup, oyunlar oynanıp filmler izlendikten sonra sabah erken kalkacağımız için sessizlik saati başladı. Şömine başındaki koyu muhabbet bizi uyumaktan epey bir süre alıkoysa da sonunda biz de uykumuza yenik düşüp yataklarımıza dağıldık.DSCN0006

17 Ocak

Ev sahibimizin şaşkın bakışları arasında masadaki her şeyi bitirdiğimiz bir sabah kahvaltısının ardından traktörle Kazıklı Ali Vadisi’ne doğru yola çıktık. Vardığımız gibi vakit kaybetmeden kaya tırmanışına başladık fakat vadinin güneş almayan bir tarafında olduğumuz için kayalar oldukça soğuk ve tutması zorluydu. Liderimize biraz yakardıktan sonra tırmanış rotamızı vadinin güneş alan ve biraz daha zor olan taraflarına doğru çevirdik. Etkinliğe asıl katılma sebebim olan kaya tırmanışını hayatımda ilk defa yapıyor olmanın heyecanını yoğun bir şekilde yaşıyordum. Fakat 4×4 botlarla tırmanmak zorunda kaldığım için de bir yandan hayıflanıyordum. Tırmanışların hepsi beklediğimden çok eğitici ve fazlasıyla eğlenceli geçti. Tırmanışlardan vakit bulan arkadaşlarımızdan bir kısmı vadide ufak keşif yürüyüşlerine başlarken gelişim grubu yine dry tooling ile imtihan ediliyordu. Ben gelişim grubuyla kalıp onları izlemeyi tercih ettim ve bu sırada emniyet alma konusunda kendimi biraz daha geliştirdiğime inanıyorum. Lider tırmanışı Deniz yaparken Nursen onun emniyetini alıyordu. Ancak Deniz’in çıktığı kaya riskli bir hale dönüşmeye başlayınca Sönmez hocanın müdahalesi ile Deniz’i benim de emniyetimde olacak şekilde aynı zamanda üstten emniyetli tırmanmasını sağladık. Deniz çıkışını tamamladığında ise Nursen Deniz’in yerleştirdiği malzemeleri toplayıp yine üstten emniyetli olarak yukarıya tırmandı. Herkes tırmandıktan sonra son konaklamamız için buruk birer gülümsemeyle tekrar dağ evine dönüp günü bol bol sohbet ve kahkahayla sonlandırdık.

20150117_114934_HDR20150117_130146_HDR

 

 

20150117_131753

18 Ocak

Etkinliğin son gününe girerken herkeste bir durgunluk, hüzün hâkimdi. Kendi adıma konuşmak gerekirse şehir hayatına dönmeye hazır olduğumu bile zannetmiyordum, daha çok uzun süre dağda kalabilirdim ama ne yazık ki her güzel şey gibi bu etkinlik de son buluyordu. Kahvaltıdan sonra eşyalarımızı toplayıp, dağ evindeki köpeklerle vedalaştıktan sonra son traktör yolcuğumuzla Çamardı Köyü’ne vardık. Yolda köye gitmek isteyen 3 tane ufaklık bize eşlik ederek ortamdaki hüznü dağıttı.

20150118_135319

Çamardı’ya vardığımızda hala vaktimiz olduğundan yeniden ilk gün geldiğimiz pidecimizin yolunu tuttuk. Az paraya çok nefaset içeren bir yarım saatin üzerine koşturarak servise yetiştik ve uçağımıza binmek üzere Adana’ya doğru yola çıktık.

20150118_222300

Sorunsuz bir şekilde İstanbul’a vardıktan sonra havaalanından bizi karşılayan servisle şehir hayatına olan dönüşümüzü unutulmaz hatıralar, pekişen dostluklarla tamamladık.

(Burak)

 

 

Yorum

*

captcha *

nakliyat evden eve nakliyat antakya evden eve nakliyat